Çok kaba bir sınıflama ile yumuşak kontakt lensler silikon, hidrojel ve bunların farklı oranlarda polimerlerinden oluşan silikon hidrojel lensler olarak 3 gruptur. Yumuşak lensler dışında, farklı materyallerden üretilen sert , skleral, semiskleral kontakt lensler ve hibrid lensler gibi pek çok kontakt lens tipi vardır. Günümüzde kırma kusurları tedavisinde kullanılan lenslerin %90 ından fazlası hidrojel ve silikon hidrojel lenslerdir.
Son yıllarda göz yüzeyi ve gözyaşı tabakası ile geçimli hidrojel moleküllerinin lens yüzeyinde yer almasını, lensin oksijen geçirgenliği ve çatısını oluşturan silikon moleküllerinin ise lensin derinliklerinde kalmasını sağlayan akıllı lens dizaynları lens kullanımında devrim yaratmıştır. Lens materyali değiştiğinde lensin fiziksel özelliklerinin nasıl değiştiğine kısaca değinelim;
Polimerdeki silikon miktarı arttıkça lens kalınlığı da artar. Kontakt lenslerin ortalama kalınlığı -3.0 dioptrilik sferik lensin merkezi kalınlığı olarak ifade edilir ve 0.07-0.12 mm dolaylarındadır. Lens ne kadar inceyse o kadar konforludur; göz güzeyini o kadar iyi kaplar. Ama ince lensler kolay yırtılır, takıp çıkarması zordur ve az silikon içerdikleri için oksijen geçirgenlikleri yetersiz olabilir.
Lensin ele gelirliği olarak ifade edilen bu fiziksel özellik, lensin takılıp çıkarılmasını kolaylaştırır ama konforunu azaltır. Depozit direnci azdır; üzerinde kolayca birikintiler toplanabilir. Fazla silikon içerirler, bu yüzden gece kullanım için daha uygundurlar. Hafif astigmatlarda, torik lens uygulamaya gerek olmaksızın görmeyi düzeltebilirler. Modulüsü yüksek lenslerde esneklikleri az olduğu için uygulama parametreleri daha büyük titizlikle değerlendirilmelidir.
Kontakt lens materyali üzerine bir damla su damlatıldığında bu damlanın kenarının lensle yaptığı açıdır. Lens konforunu belirleyen en önemli parametrelerden biridir. Bugün ülkemizde ıslanma açısı 8 derece olan lensler ile 90 derece olan lensler birlikte bulunmaktadır. Lens materyallerinin fiziksel avantajlarını bir araya toplamak mümkün olmadığı, üstelik bir hasta için avantaj olabilen bir fiziksel özelliğin bir diğeri için dezavantaj sayılacağı düşünülürse ıslanma açısı büyük olan materyalleri hala kullanmaya devam etmemiz anlaşılabilir. Aynı durum modulüsü yüksek ya da kalın lensler için de geçerlidir.
Ortalama göz kırpma sayısının 15-20/dk olduğu düşünüldüğünde, günde 12 saat kontakt lens takan bir hastanın üst göz kapağı her gün en az 10 000 kez lens üzerinden geçiyor demektir. Son yıllarda materyal, yüzey modifikasyonları, bakım ve ıslatma solüsyonlarındaki gelişmeler sürtünme katsayısını azaltmaya yönelik olmuş ve bu sayede lens bırakma oranları belirgin azalma göstermiştir.
Lens materyalinin hapsedebildiği su miktarıdır. Hidrojel moleküllerde su içeriği fazladır; ama bu lens gözyaşının az olduğu bir ortamdaysa suyla birlikte çok önemli fiziksel özellikleri, hatta numarası değişecektir. Kontakt lens üretimi ile ilgili en yeni trendler, lens yüzeyini su içeriği yüksek bir katman ile kaplayarak ve lensin su içeriğini aslında hala düşük tutarak konforunu artırmayı sağlar.
Lensin uzun süre kullanılabilir olmasını sağlayan önemli parametrelerdendir. Ama konforu yukarıdaki özelliklerden biri nedeniyle çok düşük olan bir lensin oksijen geçirgenliğinin yüksek olması pek anlamlı değildir; çünkü bu lens gözde uzun kalamaz.
Bunların dışında materyalle ilgili olmayan lens çapı, kenar dizaynı, optik bölgesinin genişliği gibi fiziksel özellikleri de materyal değişince aynı kalmaz. Bu özelliklerin hastaya göre uygun bileşimi bulunduğunda konforlu bir lens kullanımı sağlanmış olur.