Bu yazıda Şubat 2017 de çıktığım Florida ve Karayipler gezisinden iki izlenim paylaşacağım sizlerle.... 15 günlük upuzun bir geziydi aslında; pek çok güzel yer gördüm, bende çok güzel anılar bıraktı. Ama burada yalnızca ikisini bulacaksınız. Kalanı da belki başka yazıların konusu olur, kim bilir?
Dunn şelalesi
Birkaç saate sığan tek bir deneyim insanı bu denli doymuş, bu denli zenginleşmiş hissettirebilir mi? Jamaica'nın Ocho Rios kentindeki Dunn Şelalesine tırmanma deneyimim tam da böyle hissettirdi. Şelaleleri seyretmeye herkes gibi ben de bayılırım... Suyun çağıltısı, köpürerek coşması, damlacıkların oluşturduğu sis bulutu, akan suyu çevreleyen vahşi bitki örtüsü, doğaseverleri alır götürür, büyüsüne kaptırır. Ben de bu yaşıma dek pek çok şelale gördüm, bir bölümü beni gerçekten etkiledi. Onları da anlatırım size bir gün... Ama tırmanmak; üzerinizden buz gibi su akıp giderken suyun kaynağına doğru yükselmek ilk kez deneyimlediğim bir macera idi ve anlatabilir miyim bu zevki bilmiyorum.
Ocho rios limanından sıcak, tozlu, bol sarsıntılı bir minübüs yolculuğu ile ulaşılıyor şelalelere. Dunn nehrinin denizle buluştuğu yerdeki şelaleler bir milli park içinde ve yaklaşık 200 metreden denize kadar ulaşıyor. Suyun sodalı oluşu yıllar içinde hem kayaları yuvarlatmış hem de yosun tutmalarını engellemiş. Bu yapı Dünyanın pek az yerinde görülüyormuş. Bu şelalede 500 yıl önce İngilizlerle İspanyollar arasında sıkı bir savaş olmuş bu topraklar için. Ama artık gerçek sahipleri yaşıyor buralarda. Şelaleleri tabii ki yalnız izlemekle de yetinebilirsiniz; ama siz hazırlıklı gidin, pişman olmayın. Tırmanmak istiyorsanız mutlaka kaymaz bir deniz ayakkabısı giymelisiniz, telefon saat, takı vb bulundurmamanız gerekiyor üzerinizde. Mayonuz veya onun üzerine giyeceğiniz bir şort yeter. Varsa gözlük ve şapkanızı sabitlemekte yarar var. Tüm hazırlıklar tamamlandığında nihayet deli suyun denize açıldığı yerde keyifli yolculuğunuza başlıyorsunuz. Kayalar yer yer çok dik, suyun debisi çok fazla, ve buralarda kenardan tırmanmanız gerekiyor. Ama tırmanışın büyük bölümünde eğim çok fazla değil ve doğrudan şelalenin kalbinden ilerleyebiliyorsunuz. 2-3 metrede bir akan su küçük göller ya da havuzlar oluşturmuş. buralarda soluklanmak, manzaranın tadını çıkarmak mümkün. Yüzyıllardır akan coşkulu suyun yuvarlattığı kayalar bu gölleri çevreliyor. Yükseldikçe göller küçülüyor, son 20-30 metre oldukça sarp, ama hala kayalarda tutunacak girinti ve çıkıntılar bulmak mümkün. Bunlara tutunarak kaynağın 10-15 metre aşağısına kadar ilerleyebiliyorsunuz. Aşağıya doğru inmeye kalkmayın ama. Fazla tehlikeli.
Tırmanma yolculuğu 45 dakika kadar sürüyor; tabii acele etmeyeyim keyfini doya doya çıkarayım derseniz daha uzun da sürebilir. Ben o kadar sevdim ki bu deneyimi, ilkinde acele edip durmadan tamamladım, sonra tekrar merdivenlerle denize kadar inip bir daha, bu kez ağır ağır tırmandım. Tırmanış şelalelenin başladığı noktaya yakın bir yerde bitiyor. Burada kayalardaki daracık bir çatlaktan çıkıyor su; debisi o kadar yüksek ki burada durmaya bile izin vermiyor. Zaten ayağınızı koyacak-tutunacak bir yer de yok. Kondüsyonunuz iyi değilse, denge probleminiz varsa ilk ve son kısımlarını atlamakta yarar var. Turist rehberleri gruplarını kreş çocukları gibi elele tutuşturarak yaptırıyorlar bu tırmanışı, ama benim gibi özgür ruhluysanız bu manzarayı görmek bile sizi rahatsız edecek. Ayağınızı sağlam basın, dinlene dinlene çıkın yukarı ve bu maceranın keyfini çıkarın.
Key West
Amerika Birleşik Devletlerinin en güneybatı ucunda neresi var biliyor musunuz? Florida dediğinizi duyar gibiyim; 6 ay öncesine kadar ben de öyle bilirdim. Ama değil. Okyanusta inci taneleri gibi dizilmiş adalar zinciri(Keys),en güneyde en büyük olanı (Key West) ile ABD'nin en güney noktasını oluşturuyor. Öyle bir inci dizisi düşünün ki bu dizinin uzunluğu 120 mil. İncileri tutan ip bir otoyol; Okyanus otoyolu. Üzerinde irili ufaklı onlarca ada. Bir bölümünde yerleşim var, bir kısmı ise öylesine bakir ki adı bile yok. Bu adacıklar yüzmek, dalmak, şnorkel ve balıkçılık için mükemmel yerler. Aslında tatillerimde medeniyetten uzak kalmaya çalışırım, ne kadar yaban o kadar iyi. Benim gibi birinin içinden otoyol geçen bir gezi yazısı yazması bile garip. Bu başka ama. İnsana bu yerküre üzerinde misafir olduğumuz duygusunu öylesine güzel yaşatıyor ki. O adalar binyıllardır orda öyle denizle baş başa duruyormuş da birisi gelip bir iple birbirine bağlayıvermiş gibi. Bu ip de bir patikaymış hissi veriyor ama koskoca otoyol. Bir yerinde 7 mil boyunca denizin üzerinde gidiyorsunuz. İnci dizisinin sonunda Key West var; adaların ana karaya en uzağı ve en büyüğü. Belki bu adeta pamuk ipliği ile bağlı olması yüzünden, Key West hiçbir yere benzemiyor. Ne Amerika gibi, ne de Karayipler; hatta sadece 90 mil ötesindeki Küba'ya da benzemiyor. Belki hepsinden izler taşıyordur, öyle ya. Ben Key West'te kendimi yalnızca güneşle baş başa hissettim, denizin ortasında ama siz yalnız güneşi görüyorsunuz sanki. Öyle kendine has, öyle büyülü, insanı minicik hissettiren bir toprak parçası. Yemek içmek, var olduğumuzun farkına varmak ve tabii gün doğumunu ve gün batımını izlemek dışında yapacak bir şey yok sanki burada. Ben Miami'den sabahın çok erken bir saatinde çıkıp, bol bol mola vererek akşamüzeri vardım buraya. Uzun ama keyifli bir yolculuktu; adayı dolaştıktan sonra da günbatımını izledim. Bir ayin gibiydi...
Günbatımının en etkileyici olduğu yerlerden biriymiş dünya üzerinde. Bunu benim için söylememiş söyleyen gerçi. Ben evimin balkonundan seyrettiğim günbatımına da bayılırım. Aynı güneşin, dünyanın dört bir köşesinde binbir çeşit ışık oyunuyla, bulutlarla, kuşlarla, dağlarla ve tabii denizle her günün sonunda başka türlü cilveleşerek gözden kaybolması olağanüstü gelir bana. Ama itiraf etmeliyim, en etkileyici manzaralardan birini sundu o gün güneş bize. Bir türlü bırakıp gidemedi, önce coşkuluydu, sonra hüzünlü. Gittikten sonra da altın ışıltıları dakikalarca bulutlarda asılı kaldı. Benim de aklım, bu kadar oyundan sonra ertesi gün nasıl denizden esneyerek uyanacağında kaldı! Olur da bu satırları okuyan biri oralara gider ve gün doğumunu izleme fırsatı bulursa o da onu anlatsın bana.