Blog Yollarda

Yollarda olmaya bayılırım ben. Yalnız varacağım yer değildir beni heyacanlandıran ama... Yolda olmanın sefaletini de, stresini de severim. İnsanı hep diken üstünde tutan rahatsızlığı bana keyif verir. Evime giden bildik yolu da, sevdiğim bir kente ulaşan sabırsız yolu da, ilk kez gideceğim bir yere uzanan sürprizli yolu da aynı zevkle katederim.

Bu köşede sizlerle yollarımı, kentlerimi, ormanlarımı, patikalarımı paylaşacağım. Dünyanın her yerinden... Bazen fotoğraflarla sunacağım size sözlerle anlatamadıklarımı, benim gözümle görebilmeniz için. Bazen kokuları, bazen tatları anlatacağım; ki bunlar bazen gördüklerimizden daha çok iz bırakır bizde. Ama en çok hissettiklerimi, heyecanımı kelimelere dökmeye çalışacağım.  Yolda ve yolun götürdüğü yerde beni en çok ne çarptıysa onu siz de bilin diye. 

Yazılarım belli bir sıra izlemeyecek... Ne tarihler, ne kıtalar, ne mevsimler ölçüt benim için. Ne de aile tatili, arkadaş tatili, yalnız gezgin gibi kategoriler... Bazen en son gittiğim yeri yazacağım; bazen de dün yediğim çikolatanın tadı uzun yıllar önce gittiğim Viyana'daki salaş bir kafeyi ve oradaki çikolataları hatırlattı diğe o gezimden notlar aktaracağım size. 

Turist gibi gezmekten hiç bahsetmeyeceğim ama; nerde kalınır, ne yenir, neresi gezilir tarzı bilgiyi istediğiniz yerde bulursunuz biliyorum ki. Bunun yerine kısa bir süre de olsa "oralı" olmayı nasıl başarmaya çalıştığımı anlatacağım. Ayakkabilarım yolların tozuna bulanmadıkça, metroya - otobüse binmedikçe, pazara gitmedikçe hele de; oralı gibi olunamayacağını... Pazardan aldığım kıtır kıtır ekmeğin köşesinden kemirmeye başlarken o ekmeğe en çok yakışacak peyniri tezgahlarda uzun uzun aramadıkça oralı gibi hissedilemeyeceğini... Sonra nasıl yolumu kaybettiğimi, köşedeki eski evin balkonundaki yağmurla coşmuş sardunyaları tanıyıp tekrar bulduğumu anlatacağım.  

Biliyorum, bazılarınız anlayacak beni...